ads

    FARKLILIKLARI HOŞ GÖRMEKLE İLGİLİ YAZI, FARKLILIKLARI HOŞ GÖRMEKLE KOMPOZİSYON, FARKLILIKLARI HOŞ GÖRMEK,MAKALELERİMİZ, FARKLILIKLARA SAYGI DUYMAKLA İLGİLİ YAZI,KOMPOZİSYON BÖLÜM 1

FARKLI DESENLERDEKİ AHENK
      Akşam olmadan hemen önce,ezan sesinin duyulmasıyla oyunun en heyecanlı yerinin çakışması ve iki  dakika sonra bütün annelerin camlardan çocuklarına seslenişini hiç unutmam… 
    Dokuz veya on yaşlarındaydım ya da daha küçük ; şimdi çok iyi hatırlayamıyorum.Beyoğlu’nda doğduğum büyüdüğüm çocukluğumun en güzel zamanlarını geçirdiğim dar uzun yolun,iki tarafı eşit aralıklarla dizilmiş,kimisinin boyası eskimiş kimisi yeni boyanmış,kimisi zengin,kimisi fakir on altı bina vardı benim sokağımda.
    İki ev ötemizdeydi evleri. Bizimkilere pek de benzemeyen tahta, iki katlı bir yapı… Hemen önünde tulumbanın bulunduğu geniş bir yalak vardı.Tumayan amca oraya beton dökmüş, Anuş  teyze de çevresine, içlerinde renk renk sardunyaların olduğu Vita tenekelerini dizmişti. Biz mahalle afacanları da bu yalağı havuz beller, suyla doldurur yüzmeye çabalardık.
  Tabii bu, evin ninesinin olmadığı zamanlardı.

   Çünkü ninenin bizi pek de sevdiği söylenemezdi. Simsiyah elbisesi, başörtüsü ve boynunda haçıyla ve en önemlisi abus suratıyla dolaşırdı etrafta. Bir de sürekli mırıldanırdı;“Allah belanızı versin, Allah belanızı versin!…”
Buna en çok, canım arkadaşım Mayranuş üzülürdü. Aynı yaştaydık ve benim mahallede en sevdiğim can dostumdu. Haşarı, ele avuca sığmayan  kişiliğimle en çok onu kollardım. Hayır içimizdeki tek Ermeni çocuk olduğu için değil; evin ‘üveyi’ olduğundan. Anne babası yoktu Mayranuş’un , Tumayan amcanın yeğeniydi sadece. Okuldan geldiğinde ilk işi bir leğene su doldurup, yeşil sabunla bulaşık yıkamak olurdu, tabii yine o yalağın içinde. Biz, bir iki kız yanına çömelir dikkatle izlerdik, bakır kapları küçücük elleriyle nasıl da bir azimle  köpürtmeye çalıştığını.
   Su köpürmezdi, acı tulumba suyuydu çünkü.Mayranuş  da zaten on yaşındaydı.

    Mayranuş dışında da bir sürü arkadaşım vardı.Hepsinden herkesten izler taşırım en çok da en sevdiğim arkadaşım Mehmet’ten.O,zeytin gibi simsiyah gözlü,siyah saçlı,süt gibi beyaz tenli bir çocuktu.Gözlerine düşen uzun siyah saçlarını sürekli yana savurur, ensesine düşen saçlarından sıkıldığını söylerdi.Bir kere evin önünde oynarken saçlarını makasla kesmiştim.Yanlış hatırlamıyorsam gözüne düşen saçları artık sadece alnıyla burnunun birleştiği,iki kaşının tam ortasına düşüyor ve ters üçgene benziyordu.

YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAAAA


  Yeşim ARSLAN
     

Post a Comment

Daha yeni Daha eski

Subscribe Us

INNER POST ADS