ads


9. Sınıf Edebiyat Sorumluluk Sınavı Çalışma Soruları





9.SINIF EDEBİYAT SORUMLULUK SINAVI ÇALIŞMA KAĞIDI,9. Sınıf Edebiyat Sorumluluk Sınavı Çalışma Soruları,ÇALIŞMA KAĞITLARI,SORUMLULUK SINAVLARI,


onedebiyat.net'in  değerli akademisyen-öğretmen-öğrenci-edebiyat sever takipçileri.

derskonum.com ailesi olarak her dönem olduğu gibi yeni dönemde de sizler için kitap cevapları, konu anlatımı, pdf ders notları ile her zaman yanınızdayız..


Bu sayfamızda siz değerli takipçilerimiz için 9. Sınıf Edebiyat Sorumluluk Sınavı Çalışma Soruları  üzerine bir paylaşım yazacağız. 


Sizde eğer bize ve tüm eğitim camiasına yardımcı olmak adına hazırladığınız yazılıları-notları-soruları-videoları paylaşmak isterseniz mail adresinden bize ulaşabilirsiniz.

İyi çalışmalar..


destek olmak için lütfen paylaşınız




9.SINIF SORUMLULUK SINAVI ÖRNEK SORULAR



1.                                                I.

Gün bitti. Ağaçta neşe söndü. Yaprak ateş oldu, kuş da yakut; Yaprakla kuşun parıltısından Havuzun suyu erguvana döndü

                                                 II.

Güneş ışığı, atmosferden geçerken saçılıma uğrar. Tüm renkleri barındıran beyaz ışıktan; yüksek enerjili mavi ışık, düşük enerjili kırmızı ışığa göre daha fazla saçılır. Bu durum beyazın içindeki maviyi azalttığından Güneş’in daha kırmızı görünmesine sebep olur.



Yukarıdaki metinlerden hangisi edebi metne hangisi öğretici metne aittir? Bu iki metin arasındaki dört önemli farkı belirtiniz.



I. metin sanatsal bir metindir. II.metin ise öğretici bir metindir. Bu iki metin arasındaki farklar şunlardır:



Sanatsal  Metinler, edebi zevk uyandırmak amacıyla yazılır. Öğretici metinlerin amacı bilgi vermektir.



Sanatsal  Metinlerde öznel anlatım vardır. Öğretici metinlerde nesnel anlatım vardır.



Sanatsal  Metinlerde dil sanatsal işlevdedir. Öğretici metinlerde göndergesel işlevdedir.



Sanatsal metinlerde kurmaca gerçeklik vardır. Öğretici metinlerde ise salt gerçeklik vardır.



Sanatsal metinlerde dil mecaz ve soyuttur. Öğretici metinlerde ise kelimeler gerçek anlamda kullanılır.





2.

Yeni bir afyondur yenen her lokma
Biber Avrupalı, tuz Avrupalı.
Gülücükler sahte, kirpikler takma
Dudak Avrupalı, göz Avrupalı.

                                                  Bebeklikte benliğini yitiren
                                                 Tepe tepe tepemizde oturan
                                                 Bizi çıkmazlara alıp götüren
                                                Ayak Avrupalı, iz Avrupalı.

Başımız ayıkmaz binlerce halttan
Örf, adet gemimiz delindi alttan
Analar Muğla'dan, Van'dan, Tokat'tan
Bebek Avrupalı, bez Avrupalı

                                                             Abdurrahim KARAKOÇ



Yukarıdaki şiirde edebiyatın hangi bilim dalı ile kurduğu ilişkiden söz edilebilir? Açıklayınız.



Sosyoloji bilim dalı ile ilişkisinden bahsedilebilir. Sosyoloji, toplumu inceleyen bilim dalıdır. A.Karakoç burada toplumun sosyolojik değişiminden “Avrupalılıaşma” adına özünden kopmasını dile getirmiştir.

3.” İnsanların saadet anlayışları da gariptir. Kitaplara bakarsanız, kendilerini dinlerseniz, insanoğlunun esas vasfı akıldır. Onun sayesinde diğer hayvanlardan ayrılır. Beylik sözüyle, hayata hükmeder. Fakat kendi hayatlarına teker teker bakarsanız bu yapıcı unsurun zerre kadar müdahalesini göremezsiniz. Bütün telakkileri, hususi bağlanışları hep bu aklın varlığını yalanlar.”

     Ahmet Hamdi Tanpınar, Saatleri Ayarlama Enstitüsü



Yukarıdaki metinde edebiyatın hangi bilim ile kurduğu ilişkiden söz edilebilir? Açıklayınız.

  Bu metinde edebiyatın psikoloji ile olan bağlantısını görmekteyiz. Edebi eserler, psikolojik tahlilleri içerisinde barındırabilir. Bu yönüyle Ahmet Hamdi Tanpınar, romanında insanların mutluluk kavramını anlaması, anlamlandırması, aklın hayatları üzerinde pek ehemmiyet taşımaması durumunu ele alır.



4.”Kayı boyu, Ede Balı'ya göre, Tanrı görevlisidir; Kayı boyu, gücünün ulaştığı yörelere adaleti kurmakla görevlidir; Kayı boyu, gücünün ulaştığı yörelerde insanlara güven, huzur, varlık ve hoş geçim sağlamakla görevlidir; Kayı boyu, başta Oğuzlar, birleştirmekle, bütünleştirmekle görevlidir, ve Kayı boyu bu görevi üstlenip başarmaya mecburdur.”

                                            Tarık Buğra, Osmancık

Yukarıdaki metinde edebiyatın hangi bilim ile kurduğu ilişkiden söz edilebilir? Açıklayınız.



Bu metinde edebiyatın psikoloji ile olan bağlantısını görmekteyiz. Edebi eserlerde tarihsel olaylar gerçek veya kurgusal olarak yer alabilir. Osmancık romanında da Osmanlı devletinin kuruluş aşaması anlatıldığı için tarihle bir bağlantı kurulabilir.



5.  Aşağıdaki cümleleri jargon, standart dil, ağız, şive, lehçe, argo kavramlarına uygun olacak şekilde tamamlayınız



Git önkü yüzünü yuuka gel. sırtındakini de değiştir. Koş baken!  Önkü tası horaya go.

Hangırıya goycem teeze ?

Hönkürüye gıı..  .................Ağız...............



Balıq başdan iylənər. ..........................Şive.....................



Hangi kitabı okumayı düşünüyorsunuz? ..Standart Dil.....



Adam bu dükkanlardan anaforlanıyor. .....Argo...............



Boğazınızda tonsillit şüphesivar...............Jargon................























6. Aşağıdaki metinlerde hangi anlatıcı bakış açıları kullanılmıştır?

Artık yolculuğum, görev yerime yaklaştıkça rüyalaşıyor, hız kazanıyor gibiydi. Preveze’den, Yanya’dan geçtim. Telgrafhaneye geldim. Burası güzel bir yerdi. Bağlık, bahçelik…  (.........Kahraman Bakış Açısı.................)





Etrafına bakındı. Yerlerde çimenler yeşermiş, sıska erik dalları bembeyaz çiçeklerle örtülmüştü. Hoşuna gitti. Sola eğri çarpık burnunu yukarı kaldırdı. Derin derin havayı kokladı. (İlahi Bakış Açısı)



Salep güğümleri kaynıyor, çay ocakları yakılıyordu. En çok simitçiler, poğaçacılar satış yapıyor ve en çok onların bağırtıları duyuluyordu ( .......Gözlemci Bakış Açısı......)



7.Oltaya tutuldu muydu dünyasına, sulara küsüverir. Nasıl bir korku içine düşer kim bilir? Onun için dünya bomboştur artık. Oltadan kurtulsa da fayda yoktur. Suyun yüzüne yamyassı serilir. Kocaman gözleriyle insana mahzun mahzun bakar durur. Sandala aldığınız zaman dakikalarca onun sesini işitirsiniz. Ya, sesini! Bir o, bir de kırlangıç balığı sandalda ölünceye kadar ikide bir feryada benzer, soluğa benzer acı bir ses çıkarır. İnce zardan ağzını bir kere ağlara vurmasın, küstüğünün resmidir dülger balığının.”

                  Sait Faik Abasıyanık,Dülger Balığının Ölümü



Yukarıdaki hikayenin türünü belirleyiniz. Bu tarz hikayelerin dört önemli özelliğini yazınız.



Durum hikayesinden alınmıştır. Bu tarz hikayeler :



* Psikolojik tasvirleri ön planda tutar.

*Hikayenin sonunda tam bir bitmişlik yoktur.

*Serim,düğüm.çözüm bölümüne genellikle uyulmaz.

*Merak öğesi geri planda tutulmuştur.



8. Kadın yaklaşınca hâlâ şaşkın şaşkın gülümseyen oğlunu bileğinden yakaladı:

– Bu ne hâl? Kimlerle konuşuyorsun? Ve öteki elindeki şemsiyeyi, elini arkadaşının avucunda bırakan küçük satıcının omzuna vurdu. Sonra haykırdı:

– Pis, baksana, senin konuşabileceğin insan mı bu? Çocukların kolları birbirinden ayrılıp aşağı sallanıverdi. Küçük satıcının gözleri kolunun acısından yaşla dolmuştu. Arkadaşının gözündeki yaşları gören çocuk, ruhundan fışkıran bir isyanla:

– Anneciğim, o benim mektep arkadaşım! Kadın, yüzü kıpkırmızı kesilerek oğlunun sözünü kesti:

– Ben yarın mektebinize de telefon edeceğim. Sana kendi seviyende olmayanlarla arkadaşlık etmeyi gösteririm!

Oğlunu kolundan çekti. Geride kalan küçük satıcı ile anasına, yerin dibine geçirmek ister gibi tahkir edici ve ezici bakışlar atarak yürümeye başladı.



Yukarıdaki metinle ilgili aşağıdaki soruları cevaplayınız.



a) Hangi tür hikayeye örnek olabilir? Niçin

Olay hikayesidir. Olaylar, psikolojik öğelerin önüne geçmiştir. Devinim vardır.



b) Metindeki çatışmayı saptayınız.

Toplumun alt sınıfı ve üst sınıfı arasında bir çatışma gözler önüne serilmiştir.



c)Hangi tür bakış açısı kullanılmıştır? Niçin?

Gözlemci bakış açısı kullanılmıştır. Olaylar tamamen müşahit bir bakış açısı ile kahramanların psikolojik yapısı bizlere sunulmadan anlatılmıştır.



d) Metindeki kadın karakterin psikolojik özelliklerinden dördünü belirtiniz.

Tehditkar, kıskanç, kendini beğenmiş, öfkeli





9. Yine birlikte oynuyor, okuldan eve birlikte dönüyorduk. Bir gün hava çok sıcaktı. Büyük Hoca, bize yarım günlük tatil verdi. Tıpkı perşembe günkü gibi... Mıstık’la sokağın tozları içinde yavaş yavaş yürüyorduk. Ben terimi silemediğim için yüzüm sırılsıklamdı. Büyük, geniş bir yoldan geçiyorduk. Kenarda yığılmış bir duvarın temelleri vardı. Birdenbire karşıdan iri, kara bir köpek çıktı. Koşarak geliyordu. Arkasından birkaç adam, kalın sopalarla kovalıyorlardı. Bize, “Kaçınız, kaçınız, ısıracak!” diye bağırdılar. Korktuk, şaşırdık. Öyle kaldık. Önce ben biraz kendimi toplayarak “Aman, kaçalım!” dedim. Gözleri ateş gibi parlayan köpek bize yetişmişti. O zaman Mıstık “Sen arkama saklan!” diye haykırdı.



Yukarıdaki metinle ilgili aşağıdaki soruları cevaplayınız.



a) Hangi tür hikayeye örnektir? Bu hikaye türünün özelliklerinden dördünü belirtiniz.



Olay hikayesidir. Bu tarz hikayelerin özellikler şunlardır:

* Hikayelerde serim,düğüm,çözüm planına uyulur.

* Merak öğesi hikayelere hakimdir.

* Hikayelerin soununda kesin bir bitmişlik vardır.

* Olay, psikolojik öğenin önüne geçmiştir.



b) Hangi tür anlatım biçimleri kullanılmıştır?

      Öyküleyici ve betimleyici  anlatım kullanılmıştır.



































10.

Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;
Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
Yolumun karanlığa saplanan noktasında,
Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum



Yukarıdaki şiirle ilgili aşağıdaki soruları cevaplayınız.



Nazım Birim: Dörtlük

Kafiye Şeması : abab  Çapraz Kafiye Şeması

Ölçü ve Durak: 7+7:14’lü hece ölçüsü

Kafiye: 1-3. mısralar  arasında -ta : tam kafiye

              2-4 mısralar arasında -r: yarım kafiye

Redif:    1-3. mısralar  arasında -sında redif

              2-4 mısralar arasında –üyorum redif

Söz Sanatı: 3.mısrada yol, bir oka benzetilmiş ve okun özelliği olan saplanma özelliği yola verilmiştir. Kapalı istiare vardır.



11. Şu kopan fırtına Türk ordusudur ya Rabbi,
Senin uğrunda ölen ordu budur ya Rabbi,
Ta ki, yükselen ezanlarla müeyyed namın
Galib et, çünkü bu son ordusudur İslam’ın.

                       

Yukarıdaki şiirle ilgili aşağıdaki soruları cevaplayınız.



Nazım Birim: Dörtlük

Kafiye Şeması : aabb Düz Kafiye Şeması

Kafiye: 1-2. mısralar  arasında -u : yarım kafiye

              3-4 mısralar arasında –amın: zengin kafiye

Redif:    1-2. mısralar  arasında –dur Ya Rabbi redif

              3-4 mısralar arasında redif yoktur

Söz Sanatı: 1.mısrada Türk ordusunu fırtınaya benzettiği için teşbih sanatı vardır.





12. Karac’oğIan gene coştu, bulandı

İnip aşkın deryasına dolandı

 Güzel gitti, diye pınar ağladı

Acıdı yüreğim, yandı pınara



Yukarıdaki şiirle ilgili aşağıdaki soruları cevaplayınız.



Nazım Birim: Dörtlük

Nazım Biçimi: Koşma

Ölçü: 11’li hece ölçüsü

Kafiye Şeması : aaab Düz Kafiye Şeması

Kafiye: an-tam kafiye

Redif:    dı -redif

Söz Sanatı: 3.mısrada  pınarın bulanmasını güzelin gitmesine bağladığı için hüsn-i talil sanatı vardır.























13. Her ne kusur varsa, geçen zamanda;
Suçsuzdur aynalar elâ gözlü yâr.
Mecnunlar Mevlâ’yı bulursa canda,
El olur Leyla’lar elâ gözlü yâr.



Nazım Birim: Dörtlük

Ölçü ve Durak: 11’li hece ölçüsü 6+5 duraklı

Kafiye Şeması : abab  Çapraz Kafiye Şeması

Kafiye: an-tam kafiye, âr: zengin kafiye

Redif:    da -redif

Söz Sanatı: Leyla ve Mecnun tarihsel olayına atıfta bulunduğu için telmih sanatı vardır.





14.

 Ana, bu bayram mı? .Aman çok ayıp
Çocukken gördüğüm bayramlar hani?
Mübarek elleri öpüp, koklayıp
Yüzüme sürdüğüm bayramlar hani?

Yukarıdaki şiirle ilgili aşağıdaki soruları cevaplayınız.



Nazım Birim: Dörtlük

Kafiye Şeması : abab  Çapraz Kafiye Şeması

Ölçü ve Durak: 7+7:14’lü hece ölçüsü

Kafiye: 1-3. mısralar  arasında –ayıp : tunç kafiye

              2-4 mısralar arasında -r: yarım kafiye

Redif:    1-3. mısralar  arasında redif yok

              2-4 mısralar arasında –düğüm bayramlar hani

Söz Sanatı: Şiirde bilip bilmezlikten gelindiği için

Tecahül-ü Arif sanatı vardır.



15. Aşağıdaki şiirlerin içerikleri göz önüne alarak şiirlerin türlerini belirtiniz



Bir arzuhal yazsan makama varsan
Ağlasan derdini davanı sorsan
Ağır hasta olsan hekime varsan
Yarana bir ilaç sürmez parasız.

(...............Satirik Şiir....................)



Kara dutum, çatal karam,çingenem
Nar tanem, nur tanem, bir tanem,
Ağaç isem dalımsın salkım saçak
Petek isem balımsın oğulum
Günahımsın vebalimsin.

(...........Lirik Şiir..........................)



Bizdik o hücumun bütün aşkıyla kanatlı;
Bizdik o sabah ilk atılan safta yüz atlı.
Uçtuk Mohaç ufkunda görünmek hevesiyle,
Canlandı o meşhur ova at kişnemesiyle!

(.................Epik Şiir...............)



ELEKTRA
Bütün bildiklerimi anlatayım sana;
Ağlamaktan vazgeçmezsen, seni
Gün ışığı girmez bir yere kapatacaklar
Yurttan uzak bir mahzende yaşayacaksın
O zaman bol bol ağlarsın gerçek talihsizliğine
Düşün bunları felaket gelip çatınca
Beni kabahatli görme, aklını başına devşir

(...............Dramatik Şiir.............)

Gölgesinde otur amma
Yaprak senden incinmesin.
Temizlen de gir mezara
Toprak senden incinmesin

(......Didaktik.....................)



16. Günün birinde, kurbağa ile fare arkadaş olmuşlar. Bir bahar mevsiminde kurbağa, fareye: “Gel, biraz gezelim.” demiş. Bunlar gide gide, bir ırmağa rastlamışlar. Kurbağa, farenin sudan geçemeyeceğini bildiği için ona: “Sen üzerime çık, kuyruğunu da ayağımla bağla. Böylece seni karşı tarafa rahatlıkla geçirebilirim.” demiş. Fare kurbağanın sırtına binmiş, tam suyun ortasına vardıklarında kurbağa suyun dibine doğru dalmaya başlamış. Elbette fare suyun içine girer girmez hemen boğulmuş. Ama kuyruğu kurbağanın ayağına bağlı olduğu için yine onun sırtında kalmış. Suyun yüzüne çıkan kurbağa sırtında fare ölüsü ile dolaşırken kartal yukarıdan fareyi görmüş ve kaptığı gibi dağın başına götürmüş. Fare kurbağaya bağlı olduğu için yüksek dağın zirvesinde kartala yem olmaktan kurtulamamış. Atalarımız ne güzel demiş: - - - -



Yukarıdaki metinle ilgili aşağıdaki soruları yanıtlayınız.



a) Metnin türü nedir? Bu türün dört önemli özellilğini belirtiniz.

Fabl türünden alınmıştır.

*İnsanlar arasında cereyan eden olayları hayvanlar bitkiler ya da cansız varlıklar arasında geçiyormuş gibi göstererek bu yolla insanlara ahlak ve ibret dersi vermek örnek göstermek ya da bir düşünceye güç kazandırmak isteyen bir çeşit masaldır.

*Fablların kahramanları genellikle hayvanlardır. *Hikâyelerde yer alan hayvanlar, kendi temel özelliklerini korumakla birlikte insana ait bazı özellik ve değerleri de üstlenir. Bu bakımdan bu tür metinler genellikle Teşhis ve intak sanatları üzerine kurulur.

*Fabllar manzum (şiir) veya nesir (düz yazı) biçiminde yazılabilirler.

*Fabl türündeki metinlerin sonunda her zaman bir ahlak dersi verilir. Bu türdeki ders veya mesajlar kısa ve açık olarak sunulur. Bu mesaj anlatılan hikâyenin doğal bir sonucu olarak ortaya çıkar ve bir atasözü veya özdeyiş biçiminde açıkça ifade edilir.







































17. Bir gün Rüzgâr Güneş’le konuşuyormuş.

— Ben senden daha güçlüyüm, demiş.

— Öyle mi, demiş Güneş.

— Elbette, demiş rüzgâr.

— Bunu sana göstereceğim. Bak şu aşağıdaki yaşlı adamı görüyor musun?

Güneş eğilip bakmış.

— Görüyorum diye cevap vermiş.

Rüzgâr gururla:

— Gör bak, onun ceketini çıkaracağım diye konuşmuş. Güneş:

— Peki o zaman, demiş. Haydi dene bakalım. Sonra bulutların arkasına çekilmiş. Merakla rüzgârı, izlemeye başlamış. Rüzgâr bütün şiddetiyle esmiş. O estikçe yaşlı adam üşümüş. Üşüdükçe paltosuna sarılmış. Rüzgâr buna öfkelenmiş. Daha da şiddetli esmiş. Bu kez adam paltosunu daha sıkı tutmuş. O ne kadar şiddetli estiyse adam da paltosuna o kadar çok sarılmış. Çünkü çok üşüyormuş. Rüzgâr sonunda pes etmiş. Bu kez sıra Güneş’e gelmiş. Güneş bulutların arkasından çıkmış. Yaşlı adama sıcacık gülümsemiş. Yeryüzünü iyice ısıtmış. Adam pek sevinmiş. Yeryüzü ısındıkça adam da ısınmış. O da gülümsemeye başlamış. Artık paltoya ihtiyacım kalmadı diye düşünmüş. Ve paltosunu çıkarmış. Güneş rüzgâra dönerek:

— Gördün mü, demiş. Nazik olanlar zorbalardan her zaman daha güçlüdür

Yukarıdaki metinle ilgili aşağıdaki soruları cevaplayınız.

a) Metnin türünü sebebiyle belirleyiniz.

Fabl türünden alınmıştır. Metinde insan dışı varlıklar kişileştirilmiş ve ders verilmiştir.

b) Hangi tür anlatım biçimi kullanılmıştır?

Öyküleyici ve söyleşmeye dayalı anlatım.

c) Metindeki çatışmayı belirtiniz.

Kibarlık ve kabalık çatışması vardır.

d)Metni bir atasözü ile karşılasanız hangi atasözü uygun düşer?

Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır.

e) Metinde hangi varlıklar kişileştirilmiştir? Kişileştirilen varlıkların en önemli özellikleri nedir?

Güneş: Kibardır.

Rüzgar: İşlerini zorbalıkla halletmeye çalışmaktadır.



18. Yusuf ''Kesiştik,'' dedi. ''Üçer lira.''
Amele çavuşu az olduğunu bildiği halde, ''İyi,'' diye başını salladı. ''Onu da söyleyeyim, burada bir âdet malum ya, her yerin bir âdeti olur..''
Gene Yusuf:
''Doğru, olur.''
''Paradan paraya beni kollamanız lâzım.!''
İki arkadaş kaygıyla bakıştılar. Ulan ne yerdi bu şehir dedikleri. Fabrikada avanta, yapılarda avanta.''

                   Orhan Kemal, Bereketli Topraklar Üzerinde

Yukarıdaki roman konusuna göre hangi roman türünden alınmış olabilir? Bu tür romanların özelliklerinden dördün belirtiniz.



Sosyal roman örneğidir. Bu tarz romanlarda:

* Toplumun her kesiminden karakterlere yer verilir

*Dil günlük dildir.

*Genellikle sınıfsal çatışma, toplumsal bozukluklar, ağa-ırgat çatışması oluşturur.

*İdeolojik alt yapısı vardır.











19. “Bazan etrafımızda o kadar esrarlı bir hâdise olur ki ince teferuatına kadar bunu sezeriz, fakat hiçbir şey idrak etmeyiz; ruhumuzun içinde ikinci bir ruh her şeyi anlar, fakat bize anlatmaz, böyle korkunç işaretlerle bizi muammanın derinliklerine atar ve boğar.”

                    Peyami Safa, 9. Hariciye Koğuşu



Yukarıdaki roman konusuna göre hangi roman türünden alınmış olabilir? Bu tür romanların özelliklerinden dördün belirtiniz.



Psikolojik romandan alınmıştır.



* Olaydan ziyade psikolojik öğeler ön plandadır.

* Bilinçaltından sıkça faydalanılır.

* Kahramanların iç monologlarına sıkça yer verilir.

*Olayların ortaya çıkardığı psikolojik etkiler de eserlde yer bulur.



20.  “Beni iyi dinle George. Kızımı bir makineye emanet edemem. Ne kadar akıllı olduğu umurumda değil.Ruhu yok,aklından ne geçtiğini kimse bilemez.Koca bir metal yığını tarafından yetiştirilmek çocukların yaratılışına uygun değil!”

                                               Isaac Asımov, Ben Robot

Yukarıdaki roman konusuna göre hangi roman türünden alınmış olabilir? Bu tür romanların özelliklerinden dördün belirtiniz.



Bilimkurgu romanından alınmıştır.

Gelecek, alternatif zaman dilimleri, ya da bilinen tarih ve arkeolojik kayıtlarla çelişen geçmiş zaman kurgulamaları.

Dış uzay, diğer dünyalar, ya da uzaylılar içeren kurgulamalar.

Bilinen doğa yasalarına aykırı teknoloji ve bilimsel kurallar içeren hikâyeler

Zamanda yolculuk ya da psiyonik, nanoteknoloji gibi yeni teknolojiler, ışık hızı üzerinde seyahat, robotlar, ya da yeni politik ya da sosyal sistemler (örnek: bir distopya) gibi yeni bilimsel kuralların keşfi ya da uygulanmasını içeren hikâyeler olabilir.

Fantastik anlatımdan faydalanılır.





21. Oturdular. Neriman’ın buraya üçüncü gelişiydi. Her seferinde burasını biraz daha seviyor ve beğeniyordu. Her şey temiz, her şey güzel. Zevkli bir kadın eliyle döşenmiş küçük bir ev odası gibi. Ve baş başa konuşmaya müsait! Pastacı, muhallebici gibi yerleri daima dükkân fikriyle beraber düşünmeye alışmış Neriman için, bu mahrem küçük salon yepyeni bir şeydi. Fahriye’nin de hayranlığını yüzünden görmek istiyordu. Fakat utanç, Fahriye’nin yüzünde, bütün hisleri kırmızıya boyamış ve örtmüştü, sıkıldığı belliydi.’’



Yukarıda roman anlatım tekniklerinden hangisi kullanılmışır? Sebebiyle açıklayınız.



Anlatıcı, roman karakterinin ruhsal çözümlemesini yaptığı ve bunu okuyucularla paylaştığı için iç çözümleme tekniği vardır.



22. Yastığın lavanta çiçeği kokan tertemiz keten örtüsünün serinliğine yüzünü değdirince hiç olmazsa polisler gelinceye kadar bir iki saatlik bir prens uykusu çekmek ihtiyacıyla gözlerini yumdu. Nilüfer,Selma,Aziz,çıngırak,sarı fenerler,deniz... Bir kere toplanmış adamların Ferit’i uykudan çıkarmaya çalışırken burnu onun burnuna yapışan Zehra’nın gözlerinden gelen sesli cümleler: “Sana mademki bir Çarşamba sabahının mandallarından kopmuş bir yaprak soranlara...” Ve polisler... Ayak sesleri... Hep ayak sesleri şimdi. Ferit gözlerini açtı. Ayak sesleri. Merdivende değil, tavanda.



Yukarıda roman anlatım tekniklerinden hangisi kullanılmışır? Sebebiyle açıklayınız.



Anlatıcı, kahramanın düşüncelerini birbirinden bağımsız bir şekilde okuyucularla paylaştığı için bilinç akışı tekniği vardır.



23. Prag der demez içim cız etti. Deminden beri aklıma getirmek istemediğim her şeyi bu sefer zapt etmeme imkân kalmamıştı. Fakat ne diye soracaktım? Benim Maria ile olan münasebetimden onun haberi yoktu, sualime ne mana verecekti? Nereden tanıdığımı sormayacak mıydı? Sonra söyleyeceği şeyler... Bunları öğrenmemek daha iyi olmaz mıydı? Aradan bu kadar sene -tam on sene, hatta biraz daha fazla- geçtikten sonra öğrenmenin ne faydası vardı?

Yukarıda roman anlatım tekniklerinden hangisi kullanılmışır? Sebebiyle açıklayınız.

Anlatıcı, kahramanın içsel konuşmalarını okuyucularla paylaştığı için iç monolog vardır



24. "Ali Rıza Bey, Babıâli yetiştirmelerinden bir mülkiye memuruydu. Otuz yaşına kadar Dahiliye kalemlerinden birinde çalışmıştı.
Belki ölünceye kadar da orada kalacaktı. Fakat kız kardeşiyle annesinin iki ay ara ile ölmesi onu birdenbire İstanbul'dan soğutmuş, Suriye'de bir kaza kaymakamlığı alarak gurbete çıkmasına sebep olmuştu."



Yukarıda roman anlatım tekniklerinden hangisi kullanılmışır? Sebebiyle açıklayınız.



Anlatıcı, olayları kısaca anlattığı ve okuyucuyla paylaştığı için özetleme tekniği vardır.



25. Babasını hatırladı. Trene yolcu ederken “Aman oğlum,” demişti, “yüzümü kara çıkarma. Babayın oğlu olduğunu göster şu millete, ille de mıhtara. Benim oğlumsan sırtın yere gelmez. Heye İstanbul gurbeti çetin, İstanbullunun cinden de beter olduğunu söylerdi emmim ya, boş ver. Var git, sağlıcakla, eyi kötü bir işin başın geç, bize mektup sal. Ondan sonrasına karışma. Ben hepsinin yuvasını yaparım!” Camdan dışarı baktı, kendi kendine İstanbul’u yeneceğine dair söz verdi.



Yukarıda roman anlatım tekniklerinden hangisi kullanılmışır? Sebebiyle açıklayınız.



Şimdiki zaman ve geçmiş zaman arasında bir köprü kurulduğu için geriye dönüş tekniği kullanılmıştır.

26. Romantizm ve realizm edebi akımları ile yazılan romanları  romanın amacı, yazarın tavrı, roman kahramanlarının oluşturulması gibi yönlerden karşılaştırarak farklarını yazınız. Türk Edebiyatında bu edebi akımlarla yazılmış birer eser örneği veriniz



Romanın amacı: Romantik romanlarda toplum için sanat yapılır. Realist romanlarda ise sanat için sanat yapılır.



Yazarın tavrı: Romantik romanlarda yazar, sık sık anlatımı bölerek kendi düşüncelerini söyler. Realist romanlarda yazar sadece bir anlatıcıdır, anlatımı bölmez.



Roman Kahramanlarının Oluşturulması: Romantik romanlarda iyi ve kötü tipler vardır. İyiler kazanır, kötüler kaybeder. Realist romanlarda ise tiplerin yanı sıra karakterler vardır.



Türk Edebiyatı’nda Ahmet Mithat Efendi’nin Felatun Bey ve Rakım Efendi adlı eseri romantik, Recaizade Mahmut Ekrem’in Araba Sevdası adlı eseri realistir.



27. Roman türü Türk Edebiyatı’na  TANZİMAT döneminde girmiştir.  İlk romanlar çeviri yoluyla edebiyatımıza girmiştir. YUSUF KAMİL PAŞA’nın  TERCÜME-İ TELEMAK adlı eseri ilk çeviri romandır. İlk yerli romanımız ŞEMSETTİN SAMİ tarafından yazılan TAAŞŞUK-U TALAT VE FITNAT adlı eserdir. İlk edebi romanımız ise NAMIK KEMAL tarafından yazılan İNTİBAH adlı eser olarak kabul görür.Her ne kadar bu dönemde romanların mekanı İstanbul olsa da köyü anlatan ilk eser NABİZADE NAZIM tarafından yazılan KARABİBİK adlı eserdir.

Yukarıdaki parçada boş bırakılan kısımları uygun şekilde doldurunuz.

28.Modern Tiyatro türlerini belirterek özellikleri yönüyle karşılaştırınız

TRAJEDİ
KOMEDİ
DRAM
Tarihsel  ve mitolojik konular işlenir.
Hayatın gülünç yönleri gösterilir.
Hayatın acıklı ve gülünç yönleri aynı anda gösterilir.
5 perdedir
5 perdedir
Perde sayısı zorunluluğu yoktur
3 birlik kuralına uyar.
3 birlik kuralına uyar.
3 birlik kuralına uyma zorunluluğu yoktur.
Manzumdur
Manzumdur.
Manzum ve mensurdur.
Dil soyludur.
Dil günlük hayatta kullanılan dildir.
Dil günlük hayatta kullanılan türdür
Kahramanlar soyludur.
Kahramanlar günlük hayatta karşımıza çıkan kişilerdir.
Kahramanlar sıradandır.
Sahnede kötü olaylar gösterilmez
Sahnede kötü olaylar gösterilebilir.
Sahnede kötü olaylar gösterilebilir.





29 HÜRREM: (Birden tesadüfen hatırlayıvermiş gibi sorar.) Şehzademiz Mustafa hakkında pek kıvandırıcı, pek güvendirici sözler işitiriz hünkârım. (Durur. Hünkârın yüzüne tatlı bir bakışla bakar.)

KANUNİ: (Yüzünde tek çizgi oynamaksızın) Doğrudur. HÜRREM: Söylendiğine göre cennetmekân Selim Han güya mezardan çıkmış da yeniden kılıç kuşanmış. KANUNİ: (Aynı durgun tavırla) Doğrudur.

 HÜRREM: Derler ki şehzadenin siması onun simasına benzer, kuvveti onun kuvvetine o kadar benzer.

KANUNİ: Doğrudur.

HÜRREM: (Gayet masum bir şey söylüyormuş gibi.) Allah esirgeye hünkârım, Allah esirgeye de benzeyiş bu kadarla kala.

KANUNİ: Ne demek istersin?

HÜRREM: (Onun öfkesinden dehşetli korkmaktadır. Fakat şu anda hayatı üzerine oynayan bir oyuncu gibidir.) Hiç sultanım. Hünkârımızın hayatı üzerine belki de pek lüzumsuz bazı evhamlara kapılmışızdır. Muhabbetimizin büyüklüğünden. (Hünkârın yüzüne bir çocuk saflığı ile bakar.) Yoksa Allah şahittir ki şehzademizin hiçbir kötü hareketini görmüş, işitmiş değiliz.

KANUNİ: (Sert bir hareketle kalkar.) Yeter

Yukarıdaki metinle ilgili aşağıdaki soruları yanıtlayınız.

a) Yukarıdaki metin modern tiyatro türlerinden hangisine ait olabilir? Niçin?

Trajediye aittir. Trajediler konularını tarihten alır ve karakterleri sıradan tipler değildir. Burada da Kanuni Sultan Süleyman, Hürrem Sultan ve Şehzade Mustafa güçlü karakterlerdir.

b) Metindeki çatışmayı doğuran unsur nedir?

Hürrem Sultan’ın Kanuni Sultan Süleyman’ı Şehzade Mustafa’ya karşı iktidar hırsı ile doldurması çatışmayı doğurmaktadır.

30. Aşağıdaki tiyatro terimlerini açıklayınız.

Adapte: Yabancı bir eseri, yer adları, şahıs adları, deyimleri, gelenek ve görenekleriyle yerli hayata uygulayarak çevirme; uyarlama.

Aktör: Erkek tiyatro sanatçısı.

Aktris: Kadın tiyatro sanatçısı.

Fars (Farce): Komedinin, sanat yönü az, kaba bir türü. Çok eskiden tiyatrolarda perde arası gösterisiydi, sonra bağımsız olmuştur.

Feeri: Masalların tiyatro sahnesinde dramatize edilmesinden doğma, cinlerin perilerin de rol aldığı bir tiyatro türü.

Mimik: Bir duygu veya düşüncenin kaş, göz, ağız, yüz hareketleriyle anlatılması.

Perde: Tiyatro eserinde bir perdenin açılmasından, kapanmasına kadar geçen bölüm

Pandomim: Sessiz hareket. Sessiz hareketler, jestler, yüz ifadeleri ve kostümler yoluyla duyguları, düşünceleri, tutkuları anlatmaya yarayan tiyatro çeşidi.

Rejisör: Sinema ve tiyatroda, eserin sahneleninceye veya seyirci önüne çıkıncaya kadar geçirdiği her anı yöneten kimse; yönetmen.

Suflör: Tiyatroda, kuliste durarak oyunculara sözlerini fısıltıyla söyleyip hatırlatan yardımcı.

31. .                                             A

      Tiyatrocu ve sinema sanatçısı olan Kemal Sunal gözlerini dünyaya İstanbul’un Küçükpazar semtinde 11 Kasım 1944 yılında açtı. Babasının adı Mustafa Sunal, annesi ise Saime Sunal’dır. Kemal Sunal’ın Cemal ve Cengiz adında iki de kardeşi vardır. Yaşamı boyunca 82 filmde rol alan Kemal Sunal, ilkokulu Mimar Sinan İlkokulunda okudu. Vefa Lisesinden mezun olan sanatçı yüksek öğrenimine Marmara Üniversitesi Gazetecilik bölümünde devam etti. Vefa Lisesindeki Felsefe Öğretmeni Belkıs Balkır’ın sanatçıyı Müşfik Kenter ile tanıştırması, Kemal Sunal’ın hayatının dönüm noktası oldu.

                                               B

    15 Mayıs 1987’de Ankara’da doğdum. Bir yaşıma geldiğimde babamın işi gereği Ankara’dan Denizli’ye taşındık. Hayatımın ilk 5 yılını burada babam Mustafa Bey ve annem Fatma Hanım ile birlikte geçirdim. Sonrasında gelen tayin haberi ile birlikte Tokat’a taşındık. Ve Zile maceramız başladı. Birkaç ay içerisinde kardeşim Emir dünyaya geldi ve böylece sıkıcı yalnızlığım sona erdi. İlköğretimimi burada tamamladıktan sonra, yeni bir tayin ile ben ortaokuldayken Bursa’ya taşındık. Neyse ki Bursa ailemin son durak noktası oldu. Ama benim yolculuğum henüz bitmemişti. Öğretmen olmak için İstanbul Üniversitesindeki eğitimime başladım.  

Yukarıdaki metinlerle ilgili olarak aşağıdaki boşlukları doldurunuz.

A metninin türü ......Biyografi..................’dir/dür.

B metninin türü .......Otobiyografi........................dir/dür.

A metninin  Tanzimat Edebiyatından önceki ismi ...................Tezkire......................’dir. Bu türde yazılan ilk eser 15.yy sanatçısı ............Ali Şir Nevai........... ‘ye ait ......Mecalis’ün Nefais.............. adlı eserdir.

Bu tür metinlerde dil ............Göndergesel............ işlevde kullanılır.

     A  türündeki eserlerde  ......3.... tekil kişi ağzından anlatım yapılır. B türündeki eserlerde ise ...........1.......... tekil kişi ağzından anlatım yapılır.

















































32. BEN ORHAN VELİ

  Ben Orhan Veli

"Yazık oldu Süleyman Efendiye"

Mısra-i meşhurunun mübdii (*)..

Duydum ki merak ediyormuşsunuz,

Hususi hayatımı,

Anlatayım:

Evvela adamım, yani

Sirk hayvanı falan değilim.

Burnum var, kulağım var,

Pek biçimli olmamakla beraber.



Evde otururum,

Masa başında çalışırım.

Bir anne ile babadan dünyaya geldim.

Ne başımda bulut gezdiririm,

Ne sırtımda mühr-ü nübüvvet (*).

Ne İngiliz Kralı kadar

Mütevazıyım,

Ne de Bay Celâl Bayar'ın

Ahır uşağı gibi aristokrat.

Ispanağı çok severim

Puf böreğine hele

Bayılırım.

Malda mülkte gözüm yoktur.

Vallahi yoktur.



Yukarıdaki şiir içerik olarak öğretici metinlerden hangisine dahil edilebilir? Bu tarz metinlerin genel özelliklerinden dördünü yazınız.



Otobiyografi örneği olarak kabul edilebilir. Bu tür metinlerde:

  • Otobiyografide doğumdan itibaren otobiyografinin yazıldığı ana kadar yaşananlardan anlatmaya değer olanlar yazılır.
  • Otobiyografilerde çoğu zaman sanatçı kendisiyle beraber aile büyüklerinden ve sosyal çevresinden, aile içi durumlarından da söz eder.
  • Edebiyat, sanat, siyaset, spor gibi değişik alanlarda ünlü bir kişi; diğer insanlarca bilinmeyen yönlerini, başarısını nelere borçlu olduğunu ve nasıl kazandığını anlatmak amacıyla otobiyografisini yazar.
  • Otobiyografi her ne kadar öznel bir anlayışla kaleme alınsa da gerçekler göz ardı edilmemelidir.
  • Bütün bu iyi niyete rağmen otobiyografiler öznel eserler olarak kabul edilir. Çünkü kişi kendisini anlatmaktadır ve bunu yaparken tarafsız davranamaz.



33. 10 Teşrinievvel (Ekim)

Bu sabah alaya hareket ettik ancak karargâha ancak öğleden sonra ulaşabildik. Henüz çadırlar kurulmadı. Ben çok yorgunum. Üstelik biraz da başım ağrıyor. Nasıl ağrımasın? Yoldaki molada elimize iki gün öncesine ait bir gazete parçası geçmişti ve orada okuduğumuz bir haber savaşın tüm seyrini değiştirecek türdendi.

Yukarıdaki metin hangi öğretici metinden alınmış olabilir? Bu türün dört önemli özelliğini belirterek Türk Edebiyatı’nda bu türde yazılmış iki eser belirtiniz.

Günlük türündeki eserden alınmıştır. Bu tarz eserlerde:

Yaşan olayların, izlenimlerin günün gününe yazılması ile oluşurlar.

Birinci kişi ağzından yazılmış kısa ve özlü, öznel yazılardır.

İnandırıcı, içten ve samimidirler.

Konuşma diline yakın bir dil kullanılır. ...

Yazarın kişiliğini, görüşlerini ve ruhsal yapısını yansıtırlar.



Türk Edebiyatı’nda bu türde yazılan eserlere örnek olarak Oktay Akbal’in Geçmiş’in Kuşları, Nurullah Ataç’ın Günce, Tomris Uyar Gündökümü verilebilir

34 (I) Troya için  tüm zamanların en ünlü kenti yakıştırmasını yapmak hiçte haksızlık olmaz. (II) Troya; efsanelerden çıkıp romanlara, duvar resimlerine, satranç taşlarına hatta bilgisayar virüsü adlarına kadar kendine yer bularak bunu haketti. (III) Bu kent, Homeros’un İlyada Destanına göre, trajik bir savaşa sahne olmuştu. (IV) Çanakkale boğazının girişinde yer alan Troya, Doğu ile Batı’nın birleştiği yerdedir. (V) Ege denizi ile Karadeniz’in, Marmara Denizi’ni aralarına alıp karıştığı bir yerde destanı ve buluntularıyla Dünya kültür mirasını  yüz yıllardır etkilemeye devametmektedir.



Yukarıdaki paragrafta yer alan yazım yanlışlarını tespit ederek doğru şekillerini yazınız.



Hiçte : hiç de

Hak etti: hak etti

İlyada Destanı: İlyada destanı

Çanakkale boğazı: Çanakkale Boğazı

Ege denizi: Ege Denizi

Doğu ile Batı: doğu ile batı

Dünya kültür mirası: dünya kültür mirası

Yüz  yıllardır : yüzyıllardır

Devametmektedir: devam etmektedir.



35. İhsan’ın bisikleti yoktu. Arkadaşlarınında yoktu.                  Mahallede ki çocukların hiç birinin yoktu. Sadece “Ahmet ağa” diye çağırdıkları mahallenin deli kanlılarından birinin bisikleti vardı ama ne bisiklet! At gibi idi. Bacakları yetişirmiydi? Denememişlerdi. Hepsinin hayali O’nun bisikletine binip sokak aralarında geze bilmekdi.



Yukarıdaki paragrafta yer alan yazım yanlışlarını tespit ederek doğru şekillerini yazınız.



Arkadaşlarınında: Arkadaşlarının da



Mahallede ki: Mahalledeki



Ahmet ağa: Ahmet Ağa



Deli kanlı: Delikanlı



Yetişirmiydi: Yetişir miydi?



O’nun: onun



Geze bilmekdi: gezebilmekti










36. Ben kımıldayacak halde değilim. Kanım sönüyor. Damarlarımın  ince yollarında haşhaşlı bir hava yürüyor ve bütün adalelerim uyukluyor, içimde büyük bir enerjinin ölümünü duyuyordum. Onunla aramızda her  şey o kadar bitmiş ki bir kelime bile konuşamıyoruz. Susarak anlaşıyoruz”  



Yukarıdaki  metinden yola çıkarak tabloya sadece birer örnek yazarak doldurunuz

Kelime Halinde Zamir
Ben
Niteleme Sıfatı
haşhaşlı bir hava
Durum Zarfı
Susarak
Bağlaç
ve
Basit Çekimli Fiil
anlaşıyoruz”  






9. Sınıf Edebiyat Sorumluluk Sınavı Çalışma Soruları,Kağıdı



Post a Comment

Daha yeni Daha eski

Subscribe Us

INNER POST ADS